|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
yağmurlu bir gün |
a wet day i.
|
|
2 |
Genel |
bizim için övünç dolu bir gün |
a proud day for us i.
|
|
3 |
Genel |
saati standart zamanın bir saat ilerisine geçirerek akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight saving i.
|
|
4 |
Genel |
dört yılda bir gelen ve 366 gün olan yıl |
leap year i.
|
|
5 |
Genel |
tıraştan sonraki bir iki gün içinde uzayan sakal |
stubble i.
|
|
6 |
Genel |
cumartesi ve pazar dışında herhangi bir gün |
weekday i.
|
|
7 |
Genel |
roman katoliklerinin dokuz gün boyunca yaptığı bir ibadet |
novena i.
|
|
8 |
Genel |
yazdan kalma bir gün |
reminiscent of a summer day i.
|
|
9 |
Genel |
sadece bir gün süren |
ephemerae i.
|
|
10 |
Genel |
inanılmaz bir gün |
an unbelievable/incredible day i.
|
|
11 |
Genel |
güzel bir gün |
a beautiful day i.
|
|
12 |
Genel |
halktan kimselerin bir okulu ziyaret ederek okuldaki faaliyetler hakkında bilgi sahibi olabildiği gün |
open day i.
|
|
13 |
Genel |
diyet yapanların haftada bir gün istediklerini yedikleri gün |
cheat day i.
|
|
|
14 |
Genel |
diyet yapanların haftada bir gün istediklerini yedikleri gün |
treat day i.
|
|
15 |
Genel |
koşuşturmacalı bir gün |
a hectic/feverish day i.
|
|
16 |
Genel |
uğursuz bir gün |
an unfortunate day i.
|
|
17 |
Genel |
uğursuz bir gün |
an unlucky day i.
|
|
18 |
Genel |
bütün bir gün |
a whole day i.
|
|
19 |
Genel |
okulda bir gün |
a day at school i.
|
|
20 |
Genel |
halktan kimselerin bir itfaiye istasyonunu ziyaret ederek istasyondaki faaliyetler hakkında bilgi sahibi olabildiği gün |
open day i.
|
|
21 |
Genel |
şehrimde bir gün |
a day in my city i.
|
|
22 |
Genel |
(için) büyük bir gün |
a big day for i.
|
|
23 |
Genel |
güneşli bir gün |
a sunny day i.
|
|
24 |
Genel |
her bir katılımcıya etiket vererek, koleksiyonerlerin hayır fonuna katkıda bulunmalarının sağlandığı gün |
tag day i.
|
|
25 |
Genel |
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün |
pan american day i.
|
|
26 |
Genel |
bir şeyin kuruluşunun veya başlangıcının anıldığı gün |
birthday i.
|
|
27 |
Genel |
yaz bayramı'ndan bir önceki gün |
june 23 i.
|
|
28 |
Genel |
kıyıda veya gözden uzak bir yerde birkaç gün süren kısa bir yolculuk şeklindeki parti |
marooning party i.
|
|
29 |
Genel |
bir pistteki belirtilen gün kadar süren at veya köpek yarışı sezonu |
meeting i.
|
|
30 |
Genel |
hindistan'da kullanılan bir tür ay-gün takvimi |
hindoo calendar i.
|
|
31 |
Genel |
hindu takvimindeki her bir ay-gün ayı |
hindu calendar month i.
|
|
32 |
Genel |
bir etkinlik için özel belirlenmiş gün |
diet [scotland] i.
|
|
33 |
Genel |
belirli bir amaca ayrılmış gün |
day i.
|
|
|
34 |
Genel |
(belirsiz bir şey) gün ışığına çıkma |
daylight i.
|
|
35 |
Genel |
gün içinde gerekli olacak eşyaların taşındığı küçük bir sırt çantası |
daysack i.
|
|
36 |
Genel |
sendika temsilcisinin o gün çalışacak ekipten seçtiği bir grup tersane işçisi |
shapeup i.
|
|
37 |
Genel |
sendika temsilcisinin o gün çalışacak ekipten seçtiği bir grup tersane işçisi |
shape-up i.
|
|
38 |
Genel |
sendika temsilcisinin o gün başvuran tersane işçisi grubundan bir kısmını seçerek işe aldığı sistem |
shape-up i.
|
|
39 |
Genel |
felekten bir gün çalmak |
go on a spree f.
|
|
40 |
Genel |
kötü bir gün geçirmek |
have a bad hair day f.
|
|
41 |
Genel |
felekten bir gün çalmak |
have a very enjoyable day f.
|
|
42 |
Genel |
on gün almak (bir şeyi yapması vb) |
take ten days f.
|
|
43 |
Genel |
işten bir gün izin almak |
get a day off f.
|
|
44 |
Genel |
işten bir gün izin almak |
get the day off f.
|
|
45 |
Genel |
işten bir gün izin almak |
take the day off f.
|
|
46 |
Genel |
işten bir gün izin almak |
take a day off f.
|
|
47 |
Genel |
işten bir gün izin almak |
have the day off f.
|
|
48 |
Genel |
kötü bir gün geçirmek |
have a rough day f.
|
|
49 |
Genel |
bir buçuk gün sürmek |
last a day and a half f.
|
|
50 |
Genel |
bir gün ile kaçırmak |
miss by a day f.
|
|
51 |
Genel |
bir gün yaşayan |
ephemeral s.
|
|
52 |
Genel |
bir sonraki gün |
next-day s.
|
|
53 |
Genel |
bir gün öncenin |
day-old s.
|
|
54 |
Genel |
tam bir gün sürmeyen |
ahemeral s.
|
|
55 |
Genel |
bir gün yaşayan |
ephemeric s.
|
|
56 |
Genel |
bir gün süren |
one-day s.
|
|
57 |
Genel |
bir gün süren |
diary s.
|
|
58 |
Genel |
belirli bir gün için hazırlanmış olan |
du jour s.
|
|
59 |
Genel |
ne ... (güzel bir gün gibi) |
such zf.
|
|
60 |
Genel |
bir iki gün içinde |
in a day or two zf.
|
|
61 |
Genel |
bir dönem içerisinde bir gün |
one day at a time zf.
|
|
62 |
Genel |
günlerden bir gün |
one fine day zf.
|
|
63 |
Genel |
bir gün önce |
the day before zf.
|
|
64 |
Genel |
dünden bir gün önce |
the day before yesterday zf.
|
|
65 |
Genel |
başka bir gün |
some other day zf.
|
|
66 |
Genel |
bir gün sonra |
a day later zf.
|
|
67 |
Genel |
tek bir gün içinde |
within a single day zf.
|
|
68 |
Genel |
tek bir gün içerisinde |
within a single day zf.
|
|
69 |
Genel |
kesinlikle bir gün |
absolutely one day zf.
|
|
70 |
Genel |
gelecekte bir gün/zaman |
down the line zf.
|
|
71 |
Genel |
ileri bir görüşme için gün belirlemeden |
without day expr.
|
|
72 |
Genel |
ileri bir duruşma için gün belirlemeden |
without day expr.
|
|
73 |
Genel |
işte o gün harika bir gün olurdu |
that will be the day expr.
|
|
|
74 |
Genel |
bir gün … başka gün |
sometimes . . . sometimes expr.
|
|
Phrases |
|
75 |
İfadeler |
her gün yeni bir şans |
every day is a new chance i.
|
|
76 |
İfadeler |
bir gün önceden |
a day ahead zf.
|
|
77 |
İfadeler |
bir gün önceden |
a day in advance zf.
|
|
78 |
İfadeler |
bir on gün daha |
for another ten days zf.
|
|
79 |
İfadeler |
çok hoş/güzel (bir gün/bir gece/vakit) geçirdik |
It’s been expr.
|
|
80 |
İfadeler |
bir gün gelecek ki |
one or other day expr.
|
|
81 |
İfadeler |
belki bir gün yeniden |
maybe one day again expr.
|
|
82 |
İfadeler |
cumartesi ve pazar'ın arasında bir gün daha olmasına ihtiyacım var |
I really need a day between saturday and sunday expr.
|
|
83 |
İfadeler |
derken bir gün |
then one day expr.
|
|
84 |
İfadeler |
her canlı bir gün ölümü tadacaktır |
every living thing will die one day expr.
|
|
85 |
İfadeler |
mükemmel bir gün geçirmeniz dileğiyle |
have an a1 day expr.
|
|
86 |
İfadeler |
kapkara bir gün |
a day as black as coal expr.
|
|
87 |
İfadeler |
son bir kaç gün |
past several days expr.
|
|
88 |
İfadeler |
sıradan bir gün |
just another day expr.
|
|
89 |
İfadeler |
tam bir gün sonra |
on the very next day expr.
|
|
90 |
İfadeler |
bir gün öyle, bir gün böyle |
now (something), now (something else) expr.
|
|
91 |
İfadeler |
bir gün …, bir gün … |
now (something), now (something else) expr.
|
|
92 |
İfadeler |
bir gün (iyi, mutlu, umutlu), bir gün (kötü, mutsuz, karamsar) |
now (something), now (something else) expr.
|
|
93 |
İfadeler |
bir gün ..., ertesi gün ... |
now (something), now (something else) expr.
|
|
94 |
İfadeler |
bir gün (iyi, mutlu, umutlu), ertesi gün (kötü, mutsuz, karamsar) |
now (something), now (something else) expr.
|
|
95 |
İfadeler |
bir gün gelecek |
there will come a day expr.
|
|
Proverb |
|
96 |
Atasözü |
sana başkalarının dedikodusunu yapan bir gün senin de dedikodunu yapar |
a dog that'll bring a bone will carry a bone
|
|
97 |
Atasözü |
geçmişte yapılan hatalar bir gün yine karşına çıkar |
old sins cast long shadows
|
|
98 |
Atasözü |
herkesin talihi bir gün yüzüne güler |
opportunity knocks at every man's door
|
|
99 |
Atasözü |
her gün yeni bir şey öğrenirsin |
you learn something new every day [cliché]
|
|
Colloquial |
|
100 |
Konuşma Dili |
boş bir gün |
a free day i.
|
|
101 |
Konuşma Dili |
çok da uzak olmayan gelecekteki bir gün (orta vadede bir gün) |
one day in the not-so-distant future i.
|
|
102 |
Konuşma Dili |
kötü bir gün |
a bad day i.
|
|
103 |
Konuşma Dili |
sıradan/sakin/olaysız bir gün |
a slow news day i.
|
|
104 |
Konuşma Dili |
ingiliz gemicilere haftada bir et verilmeyen gün |
banyan day [obsolete] [uk] i.
|
|
105 |
Konuşma Dili |
bir gün önce çok içmekten dolayı kendini hasta/bitkin hissetme |
bighead i.
|
|
106 |
Konuşma Dili |
bir gün önce çok içmekten dolayı yaşanan baş ağrısı |
bighead i.
|
|
107 |
Konuşma Dili |
saçların bir türlü şekle girmediği/yatışmadığı gün |
a bad hair day i.
|
|
108 |
Konuşma Dili |
saçının dağınık/bakımsız olduğu bir gün |
a bad hair day i.
|
|
109 |
Konuşma Dili |
bir iki gün |
a day or two i.
|
|
110 |
Konuşma Dili |
guy fawkes gecesinde maskeli çocukların sokaklarda dolaşıp "guy için bir peni lütfen?" diyerek para topladıkları gün |
penny for the guy i.
|
|
111 |
Konuşma Dili |
gün doğumundan kısa bir süre sonraki ve gün batımından kısa bir süre önceki, gökyüzünün kırmızı olduğu zaman |
golden hour i.
|
|
112 |
Konuşma Dili |
çok sıcak/güneşli bir gün |
sizzler i.
|
|
113 |
Konuşma Dili |
(kötü bir olayı) gün ışığına çıkartmak |
bring ... to light f.
|
|
114 |
Konuşma Dili |
bütün gün/gece/hafta sonu bir şey yapmak |
make a day/night/weekend of it f.
|
|
115 |
Konuşma Dili |
(bir şeyi yapmak) bütün gün sürmemek |
(not) be/take all day (to do something) f.
|
|
116 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
famous for 15 minutes s.
|
|
117 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlü (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
famous for fifteen minutes s.
|
|
118 |
Konuşma Dili |
bir buçuk gün |
a day and a half expr.
|
|
119 |
Konuşma Dili |
böylesi uzun bir gün |
such a long day expr.
|
|
120 |
Konuşma Dili |
bir gün izin al |
take a day expr.
|
|
121 |
Konuşma Dili |
bir iki gün sonra |
a day or two later expr.
|
|
122 |
Konuşma Dili |
cennette başka bir gün |
another day in paradise expr.
|
|
123 |
Konuşma Dili |
günlerden bir gün |
one day expr.
|
|
124 |
Konuşma Dili |
herhangi bir gün bana uyar |
any day will do expr.
|
|
125 |
Konuşma Dili |
herhangi bir gün |
any day expr.
|
|
126 |
Konuşma Dili |
herhangi bir gün olur |
any day will do expr.
|
|
127 |
Konuşma Dili |
ne uzun bir gün |
such a long day expr.
|
|
128 |
Konuşma Dili |
şans bir gün bize de güler |
every dog has its day expr.
|
|
129 |
Konuşma Dili |
sonra bir gün |
then one day expr.
|
|
130 |
Konuşma Dili |
talih bir gün herkese güler |
every dog has its day expr.
|
|
131 |
Konuşma Dili |
uzun bir gün |
such a long day expr.
|
|
132 |
Konuşma Dili |
(bugünden belli bir gün) sonra |
days hence expr.
|
|
133 |
Konuşma Dili |
bugünden bir hafta bir gün önce |
a week yesterday expr.
|
|
134 |
Konuşma Dili |
15 dakikalığına ünlülük (andy warhol'un "bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" sözüne istinaden kullanılan bir ifade) |
15 minutes of fame expr.
|
|
135 |
Konuşma Dili |
bir iki gün |
a day or two expr.
|
|
136 |
Konuşma Dili |
(biri bir şey hakkında) bütün gün konuşabilir |
(one) could go (on) all day (about something) expr.
|
|
137 |
Konuşma Dili |
bir gün yetmiyor |
there are only 24 hours in a day expr.
|
|
138 |
Konuşma Dili |
her gün yapılan işlerin bir parçası |
all in a day's work expr.
|
|
139 |
Konuşma Dili |
her gün yapılan işlerin bir parçası |
all in the day's work expr.
|
|
140 |
Konuşma Dili |
her gün yapılan işlerin bir parçası |
all in a day's work expr.
|
|
141 |
Konuşma Dili |
her gün yapılan işlerin bir parçası |
all in the day's work expr.
|
|
142 |
Konuşma Dili |
tüm gün kafamı meşgul ettin, yorulmuş olmalısın (bir kadını tavlamak için kullanılan klişe bir söz) |
you must be tired, because you've been running through my mind all day expr.
|
|
Idioms |
|
143 |
Deyim |
alelade bir gün |
any other day i.
|
|
144 |
Deyim |
kötü bir gün |
a bad hair day i.
|
|
145 |
Deyim |
uğursuz bir gün |
a bad hair day i.
|
|
146 |
Deyim |
bir meselenin gün yüzüne çıktığı yer |
white hole i.
|
|
147 |
Deyim |
bir meseleyi/şeyi gün yüzüne çıkaran şey |
white hole i.
|
|
148 |
Deyim |
kaybolup gitmiş bir şeyi/meseleyi gün yüzüne çıkaran şey |
white hole i.
|
|
149 |
Deyim |
her şeyin ters gittiği bir gün |
a bad hair day i.
|
|
150 |
Deyim |
ters bir gün |
a bad hair day i.
|
|
151 |
Deyim |
(biri) için zor/kara bir gün |
a black day (for somebody) i.
|
|
152 |
Deyim |
yarından bir hafta/yedi gün sonra |
a week tomorrow [uk] i.
|
|
153 |
Deyim |
belirtilen günden yedi gün/bir hafta sonra |
a week tomorrow [uk] i.
|
|
154 |
Deyim |
yarından bir hafta/yedi gün sonra |
a week from tomorrow i.
|
|
155 |
Deyim |
belirtilen günden yedi gün/bir hafta sonra |
a week from tomorrow i.
|
|
156 |
Deyim |
kötü bir gün |
bad hair day i.
|
|
157 |
Deyim |
gün içerisinde bir vakit/saat |
the time of day i.
|
|
158 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
have a field day f.
|
|
159 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
kick one's heels up f.
|
|
160 |
Deyim |
her gün yaptığı şeyin bir parçası olmak |
be all in a day's work f.
|
|
161 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
paint the town red f.
|
|
162 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
kick up one's heels f.
|
|
163 |
Deyim |
iş yerinde yoğun bir gün geçirmek |
put in a hard day at work f.
|
|
164 |
Deyim |
işten bir gün izin almak |
have a day off f.
|
|
165 |
Deyim |
iş yerinde yoğun bir gün geçirmek |
put in a hard day's work f.
|
|
166 |
Deyim |
(hoş olmayan bir şeyi) gün yüzüne çıkarmak/gündeme getirmek |
rake something up f.
|
|
167 |
Deyim |
bütün gün bir şey yapmak |
make a day/night/week of it f.
|
|
168 |
Deyim |
gün boyunca bir şey yapmak |
make a day/night/week of it f.
|
|
169 |
Deyim |
zor/stresli bir şeyin yapılmak zorunda olduğu an/saat/gün |
the evil moment/hour/day f.
|
|
170 |
Deyim |
saçını yatıştıramadığı/düzeltemediği bir gün geçirmek |
have a bad hair day f.
|
|
171 |
Deyim |
saçının dağınık/bakımsız olduğu bir gün geçirmek |
have a bad hair day f.
|
|
172 |
Deyim |
saçının şekil almadığı/şekle girmediği bir gün geçirmek |
have a bad hair day f.
|
|
173 |
Deyim |
kararı bir gün ertelemek |
sleep on something f.
|
|
174 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) bütün gün, sabah sürmemek |
(not) be all day, morning (to do something) f.
|
|
175 |
Deyim |
(bir şeyi yapmak) bütün gün, sabah sürmemek |
(not) take all day, morning (to do something) f.
|
|
176 |
Deyim |
birini/bir şeyi gün ışığına çıkartmak |
bring someone or something to light f.
|
|
177 |
Deyim |
birini/bir şeyi gün yüzüne çıkartmak |
bring someone or something to light f.
|
|
178 |
Deyim |
bir şeyi gün ışığına çıkarmak |
bring something to light f.
|
|
179 |
Deyim |
bir şeyi gün yüzüne çıkarmak |
bring something to light f.
|
|
180 |
Deyim |
çıkıp felekten bir gün çalmak |
go out and paint the town red f.
|
|
181 |
Deyim |
(bir şeyi) başka bir zaman, gün, hafta için saklamak/tutmak |
keep (something) for another time/day/week f.
|
|
182 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
kick heels up f.
|
|
183 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
kick up heels f.
|
|
184 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
kick up your heels [uk] f.
|
|
185 |
Deyim |
felekten bir gün çalmak |
paint the town f.
|
|
186 |
Deyim |
bir hafta bir gün önce |
a week yesterday zf.
|
|
187 |
Deyim |
en usta oyuncu bile bir gün kaybeder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
188 |
Deyim |
en usta oyuncunun bile kaderinde bir gün kaybetmek vardır |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
189 |
Deyim |
şans en iyi oyuncuyu bile bir gün alt eder |
the cards beat all the players [obsolete] expr.
|
|
190 |
Deyim |
her şeyin ters gittiği bir gün |
one of those days expr.
|
|
191 |
Deyim |
herhangi bir gün |
any other day expr.
|
|
192 |
Deyim |
her şeyin ters gittiği zor bir gün |
one of those days expr.
|
|
193 |
Deyim |
kötü bir gün |
one of those days expr.
|
|
194 |
Deyim |
(ne kötü bir gün) keşke yataktan hiç çıkmasaydım |
should have stayed in bed expr.
|
|
195 |
Deyim |
bir hafta ve bir gün önce |
a week yesterday expr.
|
|
196 |
Deyim |
bir gün bile şaşmadan |
day in, day out, every day without fail expr.
|
|
197 |
Deyim |
gün batımında hava kızıllaşırsa ertesi günün güneşli olacağı anlamında bir söz |
red sky at night, shepherd's delight expr.
|
|
198 |
Deyim |
gün doğumunda hava kızıllaşırsa ertesi günün soğuk olacağı anlamında bir söz |
red sky in the morning, shepherd's warning expr.
|
|
199 |
Deyim |
(sadece) zor bir gün |
(just) one of those days expr.
|
|
200 |
Deyim |
(sadece) her şeyin ters gittiği bir gün |
(just) one of those days expr.
|
|
201 |
Deyim |
(sadece) kötü bir gün |
(just) one of those days expr.
|
|
202 |
Deyim |
felekten bir gün/gece çalma |
(out) on the town expr.
|
|
203 |
Deyim |
bir gün daha geçti |
another day, another dollar expr.
|
|
204 |
Deyim |
bir gün daha böyle bitti |
another day, another dollar expr.
|
|
205 |
Deyim |
bir gün, yıl, ay vb. önce |
before last expr.
|
|
206 |
Deyim |
talih bir gün herkese güler |
every dog has his/her day expr.
|
|
207 |
Deyim |
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır |
every dog has his/her day expr.
|
|
208 |
Deyim |
talih bir gün herkese güler |
every dog has his/its day expr.
|
|
209 |
Deyim |
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır |
every dog has his/its day expr.
|
|
210 |
Deyim |
talih bir gün herkese güler |
every dog will have his day expr.
|
|
211 |
Deyim |
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır |
every dog will have his day expr.
|
|
212 |
Deyim |
talih bir gün herkese güler |
every dog will have his/her day expr.
|
|
213 |
Deyim |
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır |
every dog will have his/her day expr.
|
|
214 |
Deyim |
talih bir gün herkese güler |
every dog will have its day expr.
|
|
215 |
Deyim |
herkes bir gün/bir noktada başarıya ulaşır |
every dog will have its day expr.
|
|
216 |
Deyim |
muhteşem bir gün olacak |
that'll be the day! expr.
|
|
217 |
Deyim |
işte o gün süper bir gün olacak |
that'll be the day! expr.
|
|
Speaking |
|
218 |
Konuşma |
bir gün oğlum olursa |
if I ever had a son expr.
|
|
219 |
Konuşma |
bugün yoğun bir gün |
it is a busy day today expr.
|
|
220 |
Konuşma |
bugün senin için yeni bir gün |
this is a new day for you expr.
|
|
221 |
Konuşma |
bugün güzel bir gün |
it's a beautiful day expr.
|
|
222 |
Konuşma |
biraz zor bir gün geçirdim |
I've had a bit of a hard day myself expr.
|
|
223 |
Konuşma |
bir gün gelecek para edecekler |
they will be worth money someday expr.
|
|
224 |
Konuşma |
bugün sizin için yeni bir gün |
this is a new day for you expr.
|
|
225 |
Konuşma |
bir gün (belanı bulacaksın vb) |
one of these days expr.
|
|
226 |
Konuşma |
bir başka gün sohbet ederiz |
we will chat any other day expr.
|
|
227 |
Konuşma |
bir haftada kaç gün vardır? |
how many days are there in a week? expr.
|
|
228 |
Konuşma |
bu hepimiz için üzücü bir gün |
it's a sad day for all of us expr.
|
|
229 |
Konuşma |
bugün bizim için büyük bir gün |
today is a big day for us expr.
|
|
230 |
Konuşma |
bugün çok özel bir gün |
today is a very special day expr.
|
|
231 |
Konuşma |
bir gün herkes bilecek |
someday everyone will know expr.
|
|
232 |
Konuşma |
biraz zor bir gün geçirdim |
I've had a bit of a rough day myself expr.
|
|
233 |
Konuşma |
bugün sıkıcı bir gün |
today is a boring day expr.
|
|
234 |
Konuşma |
bir haftada kaç gün var? |
how many days are there in a week? expr.
|
|
235 |
Konuşma |
bir haftada yedi gün vardır |
there are seven days in a week expr.
|
|
236 |
Konuşma |
bugün yepyeni bir gün |
today is a brand new day expr.
|
|
237 |
Konuşma |
bir gün göreceksin |
you'll see one day expr.
|
|
238 |
Konuşma |
bir gün her şeyin düzeleceğini düşünerek rahatlıyorum |
I take comfort knowing someday everything’s gonna be okay expr.
|
|
239 |
Konuşma |
belki bir gün |
maybe one day expr.
|
|
240 |
Konuşma |
düğünden bir gün önce |
the day before the wedding expr.
|
|
241 |
Konuşma |
eminim bir gün ben de öyle olacağım |
I'm sure i'll be that way someday expr.
|
|
242 |
Konuşma |
güzel bir gün geçirmenizi dilerim |
have a lovely day expr.
|
|
243 |
Konuşma |
elbet bir gün benim naçiz vücudum |
one day my humble body expr.
|
|
244 |
Konuşma |
gerçekten çok kötü bir gün geçiriyorum |
I'm having a really bad day expr.
|
|
245 |
Konuşma |
işten bir gün izin aldım |
I took a day off from work expr.
|
|
246 |
Konuşma |
kötü bir gün mü geçirdin? |
did you have a bad day? expr.
|
|
247 |
Konuşma |
ne uzun bir gün |
what a long day expr.
|
|
248 |
Konuşma |
kötü bir gün geçiriyordum |
I was having a bad day expr.
|
|
249 |
Konuşma |
ne güzel bir gün |
what a nice day expr.
|
|
250 |
Konuşma |
kötü bir gün geçiriyorum |
I am having a bad day expr.
|
|
251 |
Konuşma |
o günü düşünmeden geçirdiğim bir gün bile yok |
there's not a day that goes by that i don't think about that day expr.
|
|
252 |
Konuşma |
sensiz bir gün daha |
yet another day without you expr.
|
|
253 |
Konuşma |
(yine böyle) bir gün/günde |
one of these days expr.
|
|
254 |
Konuşma |
yarın yeni bir gün |
tomorrow's a new day expr.
|
|
255 |
Konuşma |
umarım bir gün yeniden bulaşabiliriz |
I hope that one day we can meet again expr.
|
|
256 |
Konuşma |
üç gün önce bir araç çalarken güvenlik kamerasına yakalanmışlar |
they were spotted on a security camera three days ago stealing a vehicle expr.
|
|
257 |
Konuşma |
umarım bir gün tekrar bir araya gelebiliriz |
I hope that one day we can meet again expr.
|
|
Trade/Economic |
|
258 |
Ticaret/Ekonomi |
işlem yapıldıktan bir gün sonra teslim edilebilir olan malların satışı |
regular sales i.
|
|
259 |
Ticaret/Ekonomi |
borsada tasfiyenin yapıldığı tarihin bir gün öncesi |
ticket day i.
|
|
260 |
Ticaret/Ekonomi |
bir gün vadeyle yapılan borçlanmalar |
day to day loans i.
|
|
261 |
Ticaret/Ekonomi |
yalnızca bir gün için geçerli borsa emri |
day order i.
|
|
262 |
Ticaret/Ekonomi |
bir hisse senedinde kısa ila orta vadeli kazançları birkaç gün ile birkaç hafta arasında tutmaya çalışan bir ticaret biçimi |
swing trade i.
|
|
263 |
Ticaret/Ekonomi |
gün ışığında parlayan bir pigment ve boya markası |
day-glo® i.
|
|
Law |
|
264 |
Hukuk |
eski ingiliz hukukunda kurbanın bir yıldan bir gün fazla yaşaması halinde suçlunun mahkum edilmemesi kuralı |
year and a day i.
|
|
Politics |
|
265 |
Siyasal |
bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! |
if some day you are compelled to defend your independence and your republic, you must not tarry to weigh the possibilities and circumstances of the situation before taking up your duty i.
|
|
Technical |
|
266 |
Teknik |
doğru çalışıp çalışmadığını anlamak için bilgisayarı bir iki gün çalıştırma |
burn in i.
|
|
Computer |
|
267 |
Bilgisayar |
bir yazılımda bir açığın keşfedildiği gün |
0-day i.
|
|
268 |
Bilgisayar |
uyumsuz bir yazılım sistemine geçmek için belirlenen gün |
flag day i.
|
|
269 |
Bilgisayar |
bulunulan an veya gün dışında çekilmiş fotoğraf anlamına gelen bir ifade |
tbt (throwback thursday) expr.
|
|
Marine |
|
270 |
Denizcilik |
bir önceki gün başlayan gel-gitin gecikerek oluşması |
daily retardation of tide i.
|
|
Medical |
|
271 |
Medikal |
yılda her gün yirmilik bir pakete denk gelen sigara hesaplaması |
pack-year i.
|
|
272 |
Medikal |
bir gün süren |
monohemerous s.
|
|
Astronomy |
|
273 |
Gökbilim |
(mısır'a özgü) 365 gün 6 saatlik bir yıl |
sothiac year i.
|
|
274 |
Gökbilim |
(mısır'a özgü) 365 gün 6 saatlik bir yıl |
sothic year i.
|
|
Zoology |
|
275 |
Zooloji |
sadece bir gün yaşayan böcek |
ephemera i.
|
|
276 |
Zooloji |
her gün küre biçiminde ağ ören koyu çizgili bacakları olan turuncu bir örümcek |
barn spider (araneus cavaticus) i.
|
|
Botanic |
|
277 |
Botanik |
gün güzelinden daha küçük koyu sarı renkli çiçekleri olan tek yıllık bir bitki |
bush nasturtium (tropaeolum minus) i.
|
|
278 |
Botanik |
gün güzelinden daha küçük koyu sarı renkli çiçekleri olan tek yıllık bir bitki |
dwarf nasturtium i.
|
|
279 |
Botanik |
sarı çiçekli bir gün güzeli |
hemerocallis flava i.
|
|
280 |
Botanik |
sarı çiçekli bir gün güzeli |
hemerocallis lilio-asphodelus i.
|
|
281 |
Botanik |
sarı çiçekli bir gün güzeli |
lemon lily i.
|
|
282 |
Botanik |
sarı çiçekli bir gün güzeli |
lemon daylily i.
|
|
283 |
Botanik |
sarı çiçekli bir gün güzeli |
yellow daylily i.
|
|
Social Sciences |
|
284 |
Sosyal Bilimler |
yeni zelanda'daki eyaletlerin kuruluşunun kutlandığı bir gün |
anniversary day [new zealand] i.
|
|
285 |
Sosyal Bilimler |
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün |
april 14 i.
|
|
Education |
|
286 |
Eğitim |
vatandaşların bir okulu ziyaret ederek okuldaki faaliyetler hakkında bilgi edinebildiği gün |
at-home [us/canada] i.
|
|
287 |
Eğitim |
aynı sınıftan bir grup öğrencinin her gün gitmesi gereken sınıf |
homeroom i.
|
|
Literature |
|
288 |
Edebiyat |
eserin tek bir olay örgüsünün olması, bir gün içinde ve tek bir yerde geçmesi gerektiği görüşü |
unity i.
|
|
Religious |
|
289 |
Dini |
isa mesih'in yakalanmasından bir gün önce 'son akşam yemeği'ni yediği oda |
cenacle i.
|
|
290 |
Dini |
roma katoliklerinin dokuz gün boyunca yaptığı bir ibadet |
novenary i.
|
|
291 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
tisha b'ab i.
|
|
292 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
tishah b'av i.
|
|
293 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
tishah b'ab i.
|
|
294 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
tisha b'av i.
|
|
295 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
ninth of av i.
|
|
296 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
ninth of ab i.
|
|
297 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
fast of av i.
|
|
298 |
Dini |
yahudi inancında oruç tutulan önemli bir gün |
fast of ab i.
|
|
299 |
Dini |
diriliş bayramı'ndan bir önceki pazar kutlanan özel gün |
palm sunday i.
|
|
300 |
Dini |
musevilerin yılbaşı kabul ettikleri günden itibaren on gün boyunca tövbe ettikleri dönem için kullanılan bir isim |
high holidays i.
|
|
301 |
Dini |
noel'den on iki gün sonra kutlanan bir yortu |
jan 6 i.
|
|
302 |
Dini |
krişna'yı anmak için iki ila beş gün boyunca kutlanan bir hindu bahar festivali |
holi i.
|
|
303 |
Dini |
yahudilerin tişri'nin 10. gününde kutladıkları oruç tutulan bir gün |
yom kippur i.
|
|
304 |
Dini |
yahudilerin tişri'nin 10. gününde kutladıkları oruç tutulan bir gün |
day of atonement i.
|
|
305 |
Dini |
kilise takviminde bir azizi onurlandıran gün olarak kırmızı harfle işaretlemek |
rubricate f.
|
|
Environment |
|
306 |
Çevre |
hayvanın gün içerisinde belirli bir başlangıç noktasından yaptığı ilerleme |
cruising radius i.
|
|
Geography |
|
307 |
Coğrafya |
güneş takviminin ay takviminden on bir gün daha uzun olması |
annual epact i.
|
|
308 |
Coğrafya |
saati standart zamanın bir saat ilerisine alarak akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight savings i.
|
|
309 |
Coğrafya |
saati standart zamanın bir saat ilerisine alarak akşamları gün ışığından bir saat daha faydalanma |
daylight-savings time i.
|
|
Military |
|
310 |
Askeri |
savaşlarda ölen askerlerin anıldığı bir gün |
armistice day i.
|
|
311 |
Askeri |
savaşlarda ölen askerlerin anıldığı bir gün |
veterans' day i.
|
|
312 |
Askeri |
savaşlarda ölen askerlerin anıldığı bir gün |
veterans day i.
|
|
313 |
Askeri |
savaşlarda ölen askerlerin anıldığı bir gün |
November 11 i.
|
|
314 |
Askeri |
her biri en az dört saat süren ve tek bir gün içinde tamamlanan iki gayri faal görev eğitimi |
multiple inactive duty training periods i.
|
|
Sport |
|
315 |
Spor |
her gün yapılan bir dizi jimnastik egzersizi |
daily dozen i.
|
|
Wagering |
|
316 |
Bahisçilik |
belirli bir gün veya dönemde yapılan bahislerin toplamı |
handle i.
|
|
Theatre |
|
317 |
Tiyatro |
aynı tiyatroda aynı oyuncuların her gün değisik bir oyun sahneye koyması |
repertory i.
|
|
318 |
Tiyatro |
oyunun tek bir olay örgüsünün olması, bir gün içinde ve tek bir yerde geçmesi gerektiği görüşü |
unity i.
|
|
Cinema |
|
319 |
Sinema |
başka bir gün öl |
die another day expr.
|
|
Photography |
|
320 |
Fotoğrafçılık |
içinde bir fotoğrafın gün ışığında işlenebildiği ışık geçirmez kap |
tank i.
|
|
Archaic |
|
321 |
Eski Kullanım |
bir önceki gün ile ilgili |
pridian s.
|
|
322 |
Eski Kullanım |
ileride bir gün |
once zf.
|
|
Slang |
|
323 |
Argo |
boktan bir gün |
a shitty day i.
|
|
324 |
Argo |
bok gibi bir gün |
a shitty day i.
|
|
325 |
Argo |
boktan bir gün daha |
jadifp (just another day in fucking paradise) expr.
|
|
326 |
Argo |
boktan bir gün daha |
jadip (just another day in fucking paradise) expr.
|
|
327 |
Argo |
boktan bir gün daha |
jafdip (just another fucking day in paradise) expr.
|
|